Yekta Kopan, uzun süredir blogunu ve kendisini takip etmeme rağmen, "bir türlü okuma sırasına koyamadığım için vicdan azabı duymama neden olan yazarlar" listemde idi. Ta ki okuduğum ilk romanı olan Aile Çay Bahçesi'ni okuyana kadar... Üslubu, sevdiğim yazarlarınkine yakın, onlarınki kadar da içtendi. İnsani ilişkileri tahlil, yaşam-ölüm, insan olabilmek, varolma vb. konularda tıpkı Sabahattin Ali, Yusuf Atılgan veya Oğuz Atay'ın yazdıkları gibi beni etkileyen bir kitap oldu. Sanki figürler yahut yazar benimle aynı kaygıları paylaşıyor, dünyaya aynı taraftan bakıyor gibi hissettim. Bu yönüyle -okuduğum bu kitabın konusu çok ilgi çekici olmasa dahi- Yekta Kopan, bence tahlilleri, düşünceleri ve birikimi için bile okumaya değecek bir yazar. Çok güzel. Film gibi. Belki bu hikayeye benzeyen bikaç film izlemişsinizdir. Ama türk yazardan okurken başka oluyor.Ben Yekta Kopan'ın kalemini seviyorum. Kızıyor, bazen küfrediyor, herkese anlatılmayacak münasebetlerden bahsediyor. Ama siz rahatsız olmuyorsunuz. Yumuşak bu adamın kaleminin ucu. Müzeyyen'in kıskançlığını da, Çiğdem'in güzelliğinin bedelini ödeyişini de ince ince hissettim. -SPOILER-Sonuna bayıldım. Aslında Müzeyyen o gece yaptığı şeyi yapmaz zannederek bir solukta okudum. Ama sonraki hamleyi sana bırakmış Kopan. Enfesti. Ellerine, yüreğine sağlık s... Yekta.
What do You think about Aile Çay Bahçesi (2000)?
Korkularımızla öldürüyoruz zamanı. Oysa saniye kolu, tüm cesaretiyle koşmaya devam ediyor.
—Andre
Öyle bir dönemime denk geldi bu kitap, ne diyeyim ki ben. Muhteşem...
—Teresa
Hay aile çay bahçesi! Şekeriniz erimeden okuyunuz!
—love18