Kitaba geçmeden önce biraz yazarından bahsetmek istiyorum çünkü bu ilginç İrlandalı yazar ülkemizde neredeyse hiç tanınmıyor. Arkadaşlarım arasında şimdiye dek bu yazarı okumuş birine de rastlamadım. Zaten ben de ilk defa okuyorum. Brian O’Nolan, ilk romanı “Ağaca Tüneyen Sweeny”yi (At Swim-Two-Birds) 1939’da Flann O’Brien imzasıyla yazdığında 28 yaşındaymış. Kitabın ilk baskısı 6 ay içinde 244 adet satmış ki tam da Londra’daki yayınevinin deposuna düşen bir bomba geriye kalan kopyaları yok etmiş. Yine de bir kopyası James Joyce ve Jorge Luis Borges’e ulaşabilmiş. Kitap, ömrünün sonuna yaklaşmış, gözleri pek görmeyen, neredeyse tüm gücünü “Finnegans Wake”i yazmaya verdiği için çağdaşlarını okumaya ilgisini büyük ölçüde kaybetmiş Joyce’un son okuduğu kitap olmuş. Joyce’un kitap ve yazarı hakkındaki övgü dolu sözleri kitap kapaklarının arkasında sık sık yer alır.Brian O’Nolan “Ağaca Tüneyen Sweeny”nin hemen ardından yine Flann O’Brien imzalı ikinci romanı “Üçüncü Polis”i (The Third Policeman) (Popüler dizi “Lost”un senaristleri, dizinin ilhamını bu kitaptan aldıklarını çıtlatmışlardı.) yazdı. Bu roman yayınevi tarafından reddedilince yazar küserek romanı saklamış. Böylece genç yaşta yazdığı ilk kitabı döneminin en yenilikçi, en önemli yazarlarının büyük beğenisini toplayan; bastıramadığı ikinci kitabı ise 70 yıl sonra bir kara mizah klasiğine dönüşecek olan, yirminci yüzyılın en ilginç, en eğlenceli yazarlarından biri, on yıllar boyunca gözden kaybolmuş oldu.Bu düş kırıklığından sonra yazarın Myles na gCopaleen takma adıyla “The Irish Times”a yazdığı günlük mizah yazıları popüler oldu. 1941’de köylü hikâyeleriyle dalga geçen bir romanı (“An Beal Bocht”) İrlandaca yazdı. Ömrünün son yıllarına doğru -1961’de- yazdığı “Hard Life” ve “Dalkey Arşivi” yayımlandı.Gelelim kitaba… “Bir kitabın tek bir başlangıcı ve tek bir sonu olması hemfikir olduğum bir şey değildi. İyi bir kitabın birbirinden tamamen farklı ve sadece yazarın öngörüsünde birbiriyle ilişkili üç ayrı başlangıcı ve hatta tam da bu sebepten yüz farklı sonu olabilirdi.” cümlesini içinde barındıran bu kitap, üç farklı açılışa ve üç farklı sona sahip, bu bile kitabı okumak konusunda merak uyandırmaya yetiyor değil mi? Kitap aynı zamanda anlatıcı olan genç bir üniversite öğrencisinin ağzından yazılmış. Bu öğrenci bir kitap yazıyor, yazdığı bu kitabın kahramanı da bir kitap yazıyor. Yani kitap yazan bir kitap kahramanı var. Sonra bu kitap yazan kitap kahramanının yarattığı (veya başka yazarlardan çaldığı) kitap kahramanları da kendi yazarlarından intikam almak için bir kitap yazıp kendi kitaplarının yazarını ve kendilerini bu kitabın kahramanı yapıyorlar. Yani kitap içinde kitap içinde kitap şeklinde ilerleyen biraz kafa karıştırıcı bir roman. Ama paniklemeyin biraz dikkatli olursanız kimin neyi anlattığını, hangi kitabın içinde olduğunuzu kaçırmazsınız. Labirentimsi bir durum. Eser yazarın hayatından pek çok iz taşıyor: Kitabın anlatıcı karakteri, romanını okuyan dostu, öğrencilik yılları, üniversitedeki müzakere kulübü ve alkolle tanışması gibi unsurlar otobiyografik. Hiçbir şeyi ciddiye almayan, her şeyle kafa bulan, rengini hiç belli etmeyen hatta absürt denebilecek bu metinler sadece mizahtan ve dalgadan mı ibaret? Hayır bundan ibaret değil, çok sıkı yazılmış, iyi planlanmış bir kitap. Her ne kadar kitap içinde kitap şeklinde ilerlese de bu karmaşa sizi yanıltmasın, her şeyin kitapta bir yeri var.Bizzat “anlatı”yı ve “bir kitabın nasıl ortaya çıktığı”nı konu eden böylesine iyi yazılmış bir eseri sizler okumadan önce fazla ölçüyü kaçırmadan iki ipucu vermek istiyorum:1)tKitabı okurken hangi karakteri kimin yarattığına dikkat edin: Örneğin, Brian O’Nolan, Flann O’Brien’i yarattı; Flann O’Brien, “Ağaca Tüneyen Sweeny”nin anlatıcısını yarattı; Anlatıcı, Trellis’i yarattı; Trellis, Furiskey’yi yarattı…2)t Hangi anlatı seviyesinde olduğunuza, anlatıcının kim olduğuna dikkat edin; örneğin kitabın anlatıcısının hatıralarını, anlatıcının yazdığı kitaptan bölümleri veya bu kitabın içindeki kitabın kahramanlarının anlattığı bir hikâyeyi okuyor olabilirsiniz.Eser, aralarında ilgi kurabilmek için uzun metinler kopyalamak ihtiyacı doğurduğundan alıntı yazmaya pek müsait değil ama bir fikir vermesi bakımından en uygun kısımları alıntılamaya çalıştım:“Adınızı belirtin.” dedi Pooka.“Tracy, William James”“Sanıkla tanışıyor musunuz?”“Evet profesyonel olarak.”(…) “Sanıkla ilişkinizi açıklayın.”“Yaklaşık yirmi sene önce bana geldi ve hizmetçi takımından bir kadın karakterin lazım olduğu bir eser yazmakta olduğunu söyledi. Kadın giysileriyle alakalı teknik güçlüklerin makbul kadın karakterler yaratırken önüne daima zorlu engeller çıkardığını anlattı ve kimi zamanlarda kadın kılığına girmiş erkekler kullanacak kadar düştüğünü kanıtlayan bir belge çıkardı; bunun süresiz olarak yararlanmaya devam edebileceği bir yöntem olmadığını söyledi. Okurlarının gitgide daha da huzursuzlanmakta olduklarından bahsetti. En nihayetinde, ‘Jake’in Son At Binişi’ adlı eserimde kullanmakta olduğum, karakter gruplarının dönüşümlü olarak rol aldığı sahnelerle iştigal etme alışkanlığım olduğundan bana birkaç ay lazım olmayacak bir kızı kendisine ödünç vermeye razı oldum. Bu kız benden ayrılıp ona gittiğinde iyi bir kızcağızdı, dinî vecibelerine bağlıydı…”“Bu kız sanığın yanında ne kadar çalıştı?”“Yaklaşık altı ay. Bana geri geldiğinde hamileydi.”***Trellis elini bitkin bitkin yüz hizasına kaldırdı.“Bir şey daha var.” dedi. “Yarattığın bu şahsiyetin tamamen lüzumsuz olduğunu söyledin. Hikâyeyi doğru hatırlıyorsam vaktinin çoğunu mutfakta geçiriyordu. Doğru mu?”“Evet.”“Ne yapıyordu orada?”“Ev halkı için patates soyuyordu.”“Ev halkı için patates soyuyordu demek… Lüzumsuz bir şahsiyet olduğunu söylemiştin. Patates soymayı tamamen beyhude ve lüzumsuz bir iş olarak mı görüyorsun?”“Hiç de değil! Lüzumlu ve yararlı bir iştir. Lüzumsuz olduğu söylenen, bu işi yapan karakterdir.”“Bir kişinin faydalı olup olmaması doğrudan doğruya yaptığı işle ilgilidir bana kalırsa.”“Mutfakta bir patates soyucu yani bir makine vardı.”***“Sanıkla tanışıyor musunuz?” diye sordu Pooka“Tanışıyorumdur belki.” dedi İyi Peri.“Ne tür bir cevap bu böyle?” diye sordu Sayın Yargıç Casey sert bir biçimde.“Cevaplar, sorular kadar önem taşımaz.” dedi İyi Peri. “İyi bir soruyu cevaplamak oldukça güçtür. Soru ne kadar iyiyse cevap da o kadar iyidir. Çok iyi bir sorunun hiçbir cevabı yoktur.”“Ne acayip sözler bunlar!” dedi Yargıç Casey.Not: Yazarla ve kitapla ilgili bazı bilgiler Ayrıntı Yayınları’nın 2014 basımı “Ağaca Tüneyen Sweeny” kitabının önsözünü yazan Armağan Ekici’den alıntılanmıştır. Eserden yapılan alıntılar da aynı basımdan alınmıştır.
Flann O'Brien is surely Ireland's most neglected writer. Though his talent was on a par with the genius of his contemporaries, Joyce and Beckett, he has never come close to achieving the same degree of recognition. There are several possible explanations for this. The simplest is that Joyce and Beckett managed to cut the umbilical cord - though Mother Ireland featured large in their writing, they both managed to make an escape, living the latter part of their lives in exile. This might not seem like a big thing, but the conservatism, stasis and repression that characterized Irish 'cultural life" in the first decades of the new Republic were truly horrendous. Dominance of the Catholic hierarchy was absolute, writers were subject to heavy censorship at the hands of both Church and State, the appetite for novelty was non-existent. This was the Ireland of "Angela's Ashes".While Joyce and Beckett made their escape (hell, even the McCourts made their escape), Flann O'Brien stayed, working for most of his life in the Irish civil service. At Swim-Two-Birds, his first novel, was published in 1939. Although it was well-received (championed by Graham Greene, publicly acclaimed by both Joyce and Beckett), the timing was perhaps not the best. Europe, it is fair to say, had other things on its collective mind. Some first novelists are tentative, growing into their craft over time. Even those who subsequently mess with the rules often start out on a conventional note (Joyce had to work up to the horror that is Finnegans Wake). But occasionally there surfaces a talent so brilliant that the rules go out the window. Bulgarov's "The Master and Margarita" is an obvious example - a masterpiece not only because of the author's genius, but because he also had the confidence to give free rein to his genius, parting company with more or less everything you might expect from a novel. "At Swim-Two-Birds" shows the same kind of dementedly funny, astonishingly brilliant, throw-caution-to-the-winds talent. It is sui generis, absolutely hilarious, and breathtakingly accomplished. It's hard to describe adequately, but I'll give it a shot.From the very first paragraph, we are on notice that the book doesn't play by the conventional rules. The narrator, a literature student at University College Dublin, tells us that he disagrees with the notion that a book should have 'one beginning and one ending' and immediately proves it by providing three completely different openings. The first introduces the "Pooka MacPhellimey, a member of the devil class", another involves "Mr John Furriskey, who had the distinction of being born at the age of twenty-five, entering the world with a memory but without a personal experience to account for it", while the final opening features Ireland's legendary hero Finn MacCool, a man not only skilled in declaiming vast tracts of Irish epic verse, but absolutely hellbent on doing so. Within a few pages, characters from the three initially distinct stories are wandering in and out of each other's tales, with the situation being further complicated by the realization that John Furriskey is actually a character in a potboiler being dreamed up by yet another writer, Dermot Trellis, a scribbler so inferior that his characters ultimately rise up against him, refusing to act out the plot that Trellis has concocted for them. Add to the story the character of mad Sweeney, accursed bird-king of the Dal Riada, with a penchant for spouting serial mock heroic stanzas bewailing his fate. Mix in a "fast-drinking cast of students, fairies, cowpunchers and clerics", and there's never a dull moment. In the hands of a lesser author things could spiral disastrously out of control. O'Brien not only pulls it off, he is hilariously funny, with a command of the language that is unmatched by any other author that I know. There are paragraphs like this:I like gull-cries and the twittering together of fine cranes. I like the surf-roar at Tralee, the songs of the three sons of Meadhra and the whistle of Mac Lughaidh. These also please me, man-shouts at a parting, cuckoo-call in May. I incline to like pig-grunting in Magh Eithne, the bellowing of the stag of Ceara, the whinging of fauns in Derrynish. The low warble of water-owls in Loch Barra also, sweeter than life that. I am fond of wing-beating in dark belfries, cow-cries in pregnancy, trout-spurt in a lake-top. Also the whining of small otters in nettle-beds at evening, the croaking of small-jays behind a wall, these are heart-pleasing. I am friend to the pilibeen, the red-necked chough, the parsnip land-rail, the pilibeen mona, the bottle-tailed tit, the common marsh-coot, the speckle-toed guillemot, the pilibeen sleibhe, the Mohar gannet, the peregrine plough-gull, the long-eared bush-owl, the Wicklow small-fowl, the bevil-beaked chough, the hooded tit, the pilibeen uisce, the common corby, the fish-tailed mud-piper, the cruiskeen lawn, the carrion sea-cock, the green-lidded parakeet, the brown bog-martin, the maritime wren, the dove-tailed wheatcrake, the beaded daw, the Galway hill-bantam and the pilibeen cathrach. A satisfying ululation is the contending of a river with the sea. Good to hear is the chirping of little red-breasted men in bare winter and distant hounds giving tongue in the secrecy of god. The lamenting of a wounded otter in a black hole, sweeter than harpstrings that.O'Brien unleashed the book in 1939, hardly the time for "exuberant literary experiments". Sadly, when he submitted his equally subversive (and equally brilliant, IMO) second novel "The Third Policeman" to his publishers the following year, they rejected it. (Shades of Bulgarov, it was published posthumously in 1967)In 1940, under the pseudonym Myles na Gopaleen (Miles of the little horses), O'Brien began to write a regular satirical column in The Irish Times. It was, depending on one's place in the power structure, loved, celebrated, admired, respected and feared. Several collections of the pieces have been published - if you want to see pure comic and satirical genius in action on a daily basis, they are indispensable. Definitely a fundamental part of Ireland's literary history and some of the funniest, smartest stuff to be found anywhere.What I am strongly suggesting, folks, is that you take the trouble to seek out either of the two novels "At Swim-Two-Birds or The Third Policeman and devote an afternoon or an evening to sampling one of Ireland's forgotten geniuses.
What do You think about At Swim-Two-Birds (1998)?
Here is how this goes. On an intellectual level, at Swim two Birds is nonpareil. Its like watching an expert surgeon performing keyhole surgery par excellence: not a wrong move, each clinical motion precisely fitted and flowing effortlessly into the next: a symphony of elegantly executed literary manoeuvres which coalesce discrete etudes into a continuo of cohesiveness: no faults. Not a one. Innovative, large, yet humble, sprawling, yet mindful of an epicentre, gargantuan ambition anchored in realistic tether, liquid flowing prose with perfectly timed rhythm: what is there to complain about?Nothing.Yet here I am on my ship, and there Flan O’Brian is on his, and we pass each other in the night.
—knig
Dylan Thomas said "This is just the book to give to your sister if she's a loud, dirty, boozy girl!" which is funny, because I have been all three of those (though rarely at once), and I couldn't decide which of my brothers to give this to first! It brilliantly parodies Irish literature both high and low. It will indeed remind you of Tristram Shandy and Joyce and I find it their equal, though perhaps I preferred the Third Policeman. But some of the sentences will make any writer swoon (more than some, but time is short!): I then tendered an explanation spontaneous and unsolicited concerning my own work, affording an insight as to its aesthetic, its daemon, its argument, its sorrow and joy, its darkness, its sun-twinkle clearness. [32]We sat there at Byrne's darkly in a dim room, five of us at voice-play on the threads of disputation. A small intense fire glowed from under a dome of slack, a rich roundness being imparted to adjacent or nearby table-legs by red incantation.[137]There was a prolonged snappling of stiffened rods and stubborn shoots and the sharp agonies of fractured branches, the pitiless flogging against each other of green life-laden leaves, the thrashing and the scourging of a clump in torment, a jaggle of briar-braced tangly-brambled thorniness, incensed, with a demon in its breast. Crack crack crack.***Two emblems of amazement, his limp hands sank down to his waist until the thumbs found fastening in the bullet studded belt.***That is very satisfactory, said the Pooka. To meet a poet, that is a pleasure. The morning, Mr. Casey, can only be described as a glorious extravagance. [168]...the poor madman percolated through the sieve of a sharp yew, a wailing black meteor hurtling through green clouds, a human prickles. [179]I continued in this strain in an idly perfunctory manner, searching in the odd corners of my mind where I was accustomed to keep words which I rarely used. [231]
—Andrea
I don't know how to adequately review this book. It's beyond strange.Basically the story of a student who would rather sleep and drink than go to class (who wouldn't, right?) who writes a story about a writer who is writing a story. The characters of the fictional writer turn against him and start to live their lives on their own. Sounds like a good premise, right? It is. There are so many twists and turns. Yet it's told in such a way that it's truly hard to follow. I recognized good writing, some humorous sections, an interesting storyline. This story would improve, I think, upon rereading....and possibly a third rereading. There are supposedly Irish myths and stories throughout this book. Perhaps knowing those would have made this an easier read? Not for the faint of heart. This little book is a commitment and I'm not sure what one gets out of it. It won't be a boring ride but it will be a smoky, foggy, unfocussed ride. I liked the writing and would read another of Flann O'Brien's stories, will even reread this one one day (but probably not soon). With luck, some of his stories are more linear than this one.
—Petra