Küçük Aptalın Büyük Dünyası (2010) - Plot & Excerpts
Neden herkesin bu kitabı cani bir şekilde olumsuzca eleştirdiğini anlamıyorum. PuCCa bir internet yazarı ve bu kitap "dizüstü edebiyat"tan. Edebiyatı parçalamasını beklemiyordunuz herhalde?Verdiğim her kuruşa değdi. Anıra anıra güldüğüm sayfalar oldu, beğenmediğim sayfalarda. Blogda da takip ederim yazar hanımımızı. Bence güzel bir çalışma bu kadar ağır eleştiriyi haketmiyor. Öncelikle, olabildiğince az kırıcı ve eleştirel olmaya çalışacağım. Fakat kitabı, raflandırma sisteminde "Turkish literature" rafına eklemeye bile elim gitmedi.Büyük önyargıyla yaklaştım çünkü konuşurcasına bir yazım diliyle yazıldığını ve az çok nelerden bahsettiğini biliyordum, okur kitlesi de beni önyargılı olmaya itiyordu fakat her dost meclisinde lafı açıldığında ateşli bir şekilde "Hiç sevmiyorum, çok karşıyım!" derken bu dediğimin altını doldurmak istedim hatta keşke çok şaşırtsa da sürpriz bir şekilde güzel bir roman okusam da dedim içimden. Ama olamadı.Bir kadının, tek amacının evlenmek olması bana zaten başlıbaşına garip gelir, evlilik amaç değil, araç olmalıdır, sevdiğiniz biriyle birlikte bir hayat sürdürmek için birsürü yol var, evlilik de bunlardan biri, amaç "Evlenmeliyim!"den ziyade "Hep onunla olmalıyım, bunu yapabilmek için evlenmek istiyorum..." gibi bir zihniyetle ancak araç olmalı iken bu romanda evliliği kendine amaç edinmiş genç bir kadının öyküsünü okuyoruz. Çok fazla "Türk Bridgitte Jones" benzetmesi duymuştum ama o bile daha mizah doluydu ve daha edebiydi. Edep önemli, dediğim gibi Beat kuşağı yazarlarında bile bu kadar argo ve bu kadar küfür okumadım, bu kadar yazım yanlışını ise Ekşi Sözlük entrylerinde bile görmüyorum. Daha geçtiğimiz ay, Ferhan Şensoy'un Karagöz ile Boşverinbeni'sini okumuştum, onda da muhteşem zenginlikte bir argo kullanımı vardı ve onda da "Kalp hızlı hızlı atmaya başlarken çük de donda fırdönmeye başladı..." gibisinden cümleler kullanılmıştı. Fakat birinin beni rahatsız etmezken diğerinin beni rahatsız etmesi, sadece önyargımdan ileri gelmiyor. Biri, mizahi bir dille, hüznü anlatıyordu çünkü, en basidinden, anlatmak istediği bir şey vardı, Pucca'nın romanındaysa anlatmak istediği bir şey olmadığı seziliyor. Tüketim toplumuna yeni bir tüketim malzemesi olarak sunulmuş, sipariş üzerine yazdırılmış bir roman olduğu buradan belliydi, eğer bir derdi olsaydı, bir şey sunsaydı, tüm o cinsiyetçi dil, tüm o çirkin anlatım, bir değer kazanacaktı. Kadınların kendi kendilerine gösterdikleri cinsiyetçi yaklaşım, erkeklerin kadınlara gösterdiğinden daha çok rahatsız edici. Hiçbir kadının, başka kadınlarla bu kadar rekabet içinde olup da bu kadar diken üstünde yaşaması, tutulup da romanının yazılacağı kadar yüceltilmemeli. Eğer gerçekten kendi hayat hikayesi anlatılıyorsa yazarın yer yer mahremini ne kadar önümüze serdiğini gördüğümde de kimi yerlerde ağzım açık kaldı. Bir edebi eser okurken yazarın hayatına o kadar dahil olmak istemiyordum, bu benim seçimim olmalıydı, merak edip yazarın geçmişini kendim incelemeliydim fakat çok özel aile konularına dahil edildim, canım sıkıldı.Son olarak roman bittiğinde böyle bir şey okuduğum için kendime kızmadım, kediyi öldüren merak, bugün bu kitabı okumaya harcadığım vakti yine kendimi tatmin edecek başka bir şey yaparak da harcayabilirdim fakat merak ihtiyacım tatmin edildi, artık bu romandan bahsederken "Okumadım ama..." diye başlamak zorunda değilim sözlerime. Yazara da kızmadım bunu okuduğum için, yazar için biraz üzüldüm, yazdıkları kendi hayatından anılarsa, zaten üzücü. Yayınevine, Cem Mumcu'ya ve tüketim toplumuyla sosyal medyada vakit harcayan, edebiyattan uzak kesimlere kızdım, bu konuda bir talep oluşturdukları için, pazarda bir "Türk Bridgette Jones, Türk Sex And The City" ihtiyacı olduğu için, orijinallikten uzak ve samimiyetsiz, tek tip hayatlara özendirildikleri ve buna hiç itiraz etmedikleri için, sırf blog sitesini takip eden insan sayısı çok diye satacağı kesin bir şey basıp da bunu edebiyat diye yutturdukları, bin türlü reklam katakullisi ayarladıkları için kızdım, kızgınım, bundan çok daha iyisini vadetmeli yayınevleri okuyucuya, bu yüceltilmemeli, reklam edilmemeli, yüceltilecek zihniyet bu olmamalı. Kızgınım.
What do You think about Küçük Aptalın Büyük Dünyası (2010)?
Komikti bence. 2-3 saatlik kitap...kafa dagitmak icin ideal. Tam bi burn after reading
—dekko
Okudugum en terbiyesiz dille yazilmis kitap.
—watsonkl
1 puana bile değmez. ziyan, yazık, leş.
—littlemouse30