Açıkcası okuduğum ilk Ahmet Ümit kitabıydı ve beğendim diğer kitaplarını da okucağım. Kensi nacizane fikrime gelecek olursak, olay örgüsünden daha çok üzerinde durduğu güncel konular kalıyor malesef insanın aklında. Elbette dediğinği konular gerçekten çok güzel ama sanki fazlaca üstelemiş. Yerinde göndermeler yapabilir, bizi işlediği olay örgüsüyle daha çok sarsa bilirdi. Ahmet Ümit iyi bir polisiye yazarı olmakla ile birlikte iyi bir edebiyatçı da..Kendisi ile yapılan söyleşilerden gözlemleyebildiğim kadarıyla aynı zamanda çok da iyi bir okur. Güncel olaylara duyarlı sosyal medyada aktif olarak yer alan son derece üretken bir yazar. Bu kitap sonrası yazacaklarım elbette Ahmet Ümit’in iyi bir yazar olduğu gerçeğini değiştirmeyecek ancak keşke bu kitabı hiç yazmasaymış ya da ben bu kitabı hiç okumamış olsaymışım demekten de kendimi alamadım ne yazık ki..Kitabın ana karakteri Başkomiser Nevzat’ı ilk defa bu kitapta tanıdım. Daha önce Nevzat karakterinin yer aldığı kitapları okumamıştım. Kitap Başkomiser Nevzat’ın gözünden anlatılıyor. Gerek Başkomiser Nevzat gerekse de yardımcısı Komiser Ali inandırıcılıktan uzak hatta bir kurgu karakter için dahi zorlama roman kahramanları olduğunu düşünüyorum. Başkomiser Nevzat karakterinin önceki kitaplarda yaşadığı düşünsel dönüşümü takip etmediğimden haksızlık yapmak istemiyorum ama bir Baskomiserden şöyle bir cümle duymak beni dehşete düşürüyor;“…Gezi Parkı’nda neler yaşandığını hatırlıyordum, korkunçtu. Hükümet acımasızca sürmüştü bizim çocukları göstericilerin üstüne. Hepimiz için utanç vericiydi. Bir kez daha anlamıştık ki bir ülkede otoriter bir yönetim varsa ilk kaybeden polis teşkilatı olurdu…”Emrah Serbes’in romanlarını neden sevdik, çünkü bizi tanıştırdığı polisler sahici karakterlerdi. Behzat olsun, Harun olsun, Hayalet’i Akbaba’sı olsun hiçbirinin sahiciliğinden süphe duymadan okuduk. Başkomiser Nevzat ve diğer polis arkadaşlarının ise baştan sona bir sahicilik sorunu var. Bir Başkomiser düşünün Türkiye’nin yaşadığı tüm güncel sorunlara bir demokrat pencerisinden bakabiliyor, nerdeyse bir aydın duyarlılığına sahip!..Gezi Parkı olayları, kentsel dönüşüm, azınlıklara karşı yürütülen politikalar, hükümetin otoriter siyasetleri ve daha bir çok konuda sosyalist bir aydın duyarlılığına sahip bir Başkomiser’i sahici bulmamız mümkün mü?..Yazar kitabı Gezi Parkı olayları etkisinde yazarken kendi duyarlılıklarının tamamını romanın kahramanı Başkomiser Nevzat’a yüklemiş. Bu öyle ağır bir yük haline gelmiş ki kahramanımız bu yükü taşiyamaz hale gelmiş..Böyle olunca kitapta roman kahramının yazarı ile karşı karşıya geldiği sayfalar zorlama ve samimiyetten uzak oluyor..Oysa kitabı okumadan önce kurgu ile gerçeğin bu karşılaşmasının heyecan verici olacağını düşünmüştüm. Derviş Şentekin’in "Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi” kitabı vasatı aşamayan bir polisiye kitap olsa da Başkomiser Nevzat ve Behzat Ç. gibi diğer roman kahramanlarından bahsetmesi karakterlerini onlar hakkinda konuşturması çok daha keyifli ve eğlenceli idi. Zaten güncel ile bu derece içiçe geçmiş bir kitabın kurguyu gerçeğe yaklaştırması değil, Derviş Şentekin gibi kurguyu derinleştirecek yazınsal tekniklere başvurması gerekirdi.Kitap her ne kadar Tarlabaşı’nda yaşanan bir cinayetle başlasa da ana hikayeye katkı sunmayan güncel ve tarihi bir çok konuya da değiniliyor. Gezi Parkı olayları, kentsel dönüşüm, azınlıklar, polis cinayetleri, protestolar..vs. o kadar çok gelişme kitaba eklenmiş ki ana hikayeye odaklanma sorunu yaşıyoruz.Sonuç olarak gerçekten “olmamış” bir kitap ile karşı karşıyayız. Ahmet Ümit’in iyi bir yazar olduğu konusunda bir şüphem yok. Bu yüzden her ne kadar bu kitap benim için bir hayal kırıklığı olsa da ‘Kukla’, ‘Kar Kokusu’ ya da ‘Beyoğlu Rapsodisi’ gibi harika kitapların yazarını takip etmeye devam edeceğim..
What do You think about When Pera Trees Whisper (2000)?
Beklediğim gibi, okumadı zevkli ve tabi yine istanbul, Ahmet Ümit'ten İstanbul okumak keyifli.
—vegehad208
Bir solukta okudum bab- ı esrardan sonra çok vasat geldi:(( ama sürükleyiciydi pek sıkmadı
—angel